(Bu yazı “where to belong” adlı yazının Türkçe versiyonudur.)

Uyum sağlamış olman, oraya ait olduğunu göstermez.
Geçen hafta bu yazıyla beraber bu fotoğrafı gördüm ve çok etkilendim.
Önümüzdeki ay 24 oluyorum ve içinde bulunacağım herhangi bir macera için benim adapte olmam gerektiğini düşünüyorum. Şu ana kadar da hayatım boyunca hep böyle düşündüm. Doğrusu böyledir çünkü diye… Orada olmak için olabilmek için gerekenleri yapmalı, hak etmeli, zorluk çekmeli, acı çekmeli, layık olmalıyım. Hak etmeliyim, sabretmeliyim, süreç dahilinde korkunç şeyler de olsa katlanmalıyım. Çünkü hak etmek budur. Çünkü güçlü, böyle olunur.
Bu fotoğraf beni başka bir ufka yöneltti. Bu fotoğraftaki tabaklardan biri olsam muhtemelen kendimi başarılı hissederdim. Ama bu beni mutlu etmezdi. Bir araba gelse ve beni tuzla buz kıracak olsa, doğru yerde olduğumu düşünürdüm. Ben doğru yerdeyim araba geldi, napabilirdim ki? Kader.
Napabilirdim ki? Hiçbir şey?
Ama şu an bu noktada hiçbir şey’den fazlası olacağını görebiliyorum. Sırf oraya uyum sağlamak için bir araba geldiğinde bana çarpsın diye hazır duramam. Katlanmak yerine ait olduğum yeri bilmeliyim aslında. Bazen öyle çabalıyoruz ki. Kendi adıma net bir şekilde söyleyebilirim: alkışları takdirleri toplayabilmek ve negatif dönüş, red almamak için elimden geldiğince her şeyi yapabilmek için çabalıyorum. Fakat maalesef kısa dönemli negatif tepkilerden kaçınmak uzun dönemde intihar gibi görünüyor. Kendimi olmam gerektiğini hissettiğim yerde olmalıyım, olabildiğim yerde değil. Belki de yaraların acısına sabredebilmek için yara bandı kullanmayı düşünmeden önce daha fazlasını keşfetmeliyiz. Belki de bugüne kadar öğrendiklerimiz o kadar da doğru değildir, belki?
Çok iyi hissediyorum ki, bu fotoğradı görme şansım oldu.
Umarım burada olduğunu için siz de şu an iyi hissediyorsunuzdur.
Ben burada sizinle olabildiğim için mutluyum. :)