
Kalp atışlarım bir gonga bağlı gibi hissediyorum. Her seferinde daha da yüksek yankılanıyorlar. Ayaklarım arasında gidip geliyorlar. Sonra bir damla su düşüyor. Yağmur yağıyor sanıyorum ama hayır, tek damla. Çığlık attığını duyabiliyorum. Bozuk bir televizyon gibi cızırtı veriyor sonra bazen. Arkadan küçük bir çocuk oyuncağı, bir robot ilerliyor. Eşit aralıklarla biri bir piyanoya dokunuyor. Ama her seferinde farklı tuş, farklı bir ses. Kalp atışlarımı duymaya devam ediyorum. Gittikçe yükseliyor sesleri.
Daha da çok cızırtılı artık televizyon. Kulağım çınlıyor. Uçak geliyor gibi oluyor, ayakkabılarıma bakıyorum. Uçak yok.
Arı geliyor sonra. Hiç çiçek yok. Arı çok hızlı uçuyor.
Bir de sinek var. Sarhoş gibi bir sinek. Birbirlerini tanıyorlar mı, bilmiyorum.
Hala kalp atışlarımı duyuyorum, kesintisiz. Denizin dalgası geliyor kulağıma, duyuyorum. Bir kez daha hatta. En yakın deniz nerede?
Tren yaklaşıyor uzaktan. Çok hızlı ama. Arı ezilecek korkuyor. Ben uçmayı bilmiyorum.
Sinek ölüyor sonra. Arı üzülüyor mu, bilmiyorum. Sinek kaçamıyor mu, intihar mı ediyor?
Duyduğum her şey elimin arasında dalgalanıyor. Ellerimi oynatınca düşmüyorlar. Kırılmıyorlar. İki gözüm arasında duyuyorum hepsini. İki omzum arasında. Bir omzumdan diğer omzuma çarpıyor. Merdivenlerden çıkan herkesin ayakkabılarına da çarpıyor sanki. Dizlerime de çarpıyor. Bileklerime de. Suya da çarpıyor, küçük bir suya. Bir kaşık okyanusa. Yavaş yavaş halkalar oluyor sesler battıktan sonra. Halkalar yayılıyor ama sesler batmıyor. Arı hala uçuyor. Hala hiç çiçek yok.
Güneş gitmeden Ay geliyor sonra. Sesini duyuyorum. Konuşmuyor ama sesi var, duyuyorum. Güneş de batmıyor, görüyorum. Su çok kaldırıyor her şeyi. Ben yerdeki sineği bile kaldıramıyorum. Sinek öldü. Ben üzülüyorum. Ne zamandır seviyordum bu sineği?
Arı ağlamıyor, uçuyor hala.
Kalp atışlarımı hala duyuyorum. Çok gürültülü. Kulağım ağrıyor.
Arı korkuyor. Yaşayışım korkutuyor arıyı. Güneş batmıyor.
Güneş mi büyük Ay mı? İkisi de orada. Ama aynı anda göremiyorum ikisini de. Arı uçuyor. Ben yürüyorum. Sesler ayakkabılarıma inince düşüyorum. Ağır.
Sinek hala ölüyor. Hala üzülüyor muyum, bilmiyorum.
Nereye, hangi yöne gidiyorum?
Her yer kuzey.
Güneş batmıyor, batı yok.
Doğduğu yeri hatırlamıyorum, orası da kuzey olsun.
Sesler ayaklarıma iniyor, yine düşüyorum.
Arı uçmuyor. Omzumda.
Beni sokmuyor.
Ben de onu sıkmıyorum.
Gidiyoruz.
Acaba o nereye gittiğimizi biliyor mu?
Kalp atışlarımı duyuyoruz, daha az korkuyor artık. Ben de korkuyorum.
Sesler başka bir kaşık okyanusa da düşüyor sonra. Hala batmıyorlar.
Su her şeyi kaldırıyor. Ben sineği bile kaldıramıyorum. Sinek hala ölüyor mu?
Arı uçuyor.
Başımın üstünde.
Kendi kalp atışlarımdansa onu duymak istiyorum.
Bana şarkı söylüyor.
Bir tek ben varım.
Hala hiç çiçek yok.
O uçuyor, ben yürüyorum.
Yine düşüyorum. Sonra yine gidiyoruz.
Yankılanışlar hiç bitmiyor. Piyanonun diğer seslerini de duyuyorum. Hepsi başka başka.
Piyanonun kaç tuşu var?
İlk kez bir arı bana gülümsüyor.
Söylediği şarkıyı seviyorum. Keşke hep bana şarkı söylese.
Sesler başka bir kaşık okyanusa da düşüyor.
Ama bizden uzaklaşmıyorlar hala. Uzaklaşamıyoruz. Hala batmıyor sesler.
Bir tren daha geliyor. Bizi görmezden gidiyor. Biz görüp gidiyoruz. Biz nereye gidiyoruz?
Hala kalp atışlarım duyuluyor, hala yankılanıyorlar. Arının şarkısına rağmen duyuyorum. Yaşadığımı.
Ben de ona gülümsüyorum. Birbirimizin tek ortak sözcüğü bu. Aynı dili gülümsüyoruz.
O uçuyor, ben yürüyorum. Gidiyoruz.
Ne kadar gidiyoruz, ne kadar gittik, bilmiyorum.
Ama yaklaştık.
Nereye?
Belki arı biliyordur.
Cızırtılar kanatlarına batıyor. Ama hala şarkı söylüyor.
Yine gülümsüyor, yine gülümsüyorum.
Geliyoruz sonra.
Seslerin kucağında, bir bardak okyanustayız.
Batmıyoruz.
Su her şeyi kaldırıyor.
Ben sineği kaldıramadım.
Sinek öldü.
Cızırtı yok.
Tren gitti.
Arı şarkı söylemiyor.
Ayakkabılarıma bakıyorum, arı da yok.
Yürümüyorum. Düşmüyorum. Gitmiyoruz.
Ayakkabılarım nerde?
Kalp atışlarımı duymuyorum.
Hala hiç çiçek yok.
Bükre Kay.