MARTILAR DA AĞLAR

Bükre Kay
3 min readJul 9, 2023

Sevgili küçük kendim,

Hiçbir zaman senin taşımaman gereken şeyleri üstüne aldın.

Şimdi bunları sen hazır olduğunda bırakabiliriz.

Kucak dolusu sevgiyle,

Kendin.

Dear little me diye küçük bir parça okudum ve bir süre önce izlediğim bir tavsiye geldi aklıma. Terapi sonrasında bir hanımefendi Küçük halinin olduğu odayı düşünmeyi söyledi. Çocuk halinizi düşünün; o odayı, her detayına kadar. İçerideki küçük insanın ne duymaya ihtiyacı vardı? Neler derdiniz?

Birinin -elbetteki ki dalga için- şöyle dediğini hatırlıyorum.

⁃ Daha güçlü büyümeleri için bitkilerimi travmatize ediyorum. Tıpkı ebeveynlerimin bana yaptığı gibi.

Bunu biz kendimiz de yapabiliyoruz, ebeveynlerimiz sevgililer akrabalar arkadaşlar…

Peki bir soruyla geliyorum. Ne kadar ayakta kaldığımız mı önemli sadece, ne kadar çok ayağa kalkabildigimiz hiç mi sayı almıyor?

En sevdiği arkadaşıyla çok konuşur çok gülüşürler diye aynı sıralarda oturmalarına müsaade edilmeyen çocukluklarımız var bizim. Içimizdekileri yoksayarak haydi zıpla ve sırtındaki yüklerden kurtul demek bana ne içten geliyor ne de doğru. Ama bazen bazı şeyleri duymaya ihtiyacımız olduğu da çok doğru.

Içimizdeki küçük hallerimizin de öyle. Hele ki onların. Ben aralıklarla yapabildikçe -belki size de ilham olabilir ihtimalini göz önünde bulundurarak- buraya küçük kendime mektuplar yazmak istiyorum. Kısa, öz, net, tatlı… Belki siz de seversiniz. Belki siz de yazarsınız bile hatta.

Bi’ bambu kadar olmasa da biz de çok büyüyoruz. Büyürken travmalar zorluklar göreli olarak varlar ve her yerdeler. Bilinçli olarak, güç kaygısıyla yapılan acımasızlığa karşıyım. Bazı kurallara, sevgi ve şefkatle bedeli ödendiği sürece karşıt değilim o apayrı.

Büyümemek değişmemek dönüşmemek yok. Hayatta kaldığımız sürece bile değil bu, hep. Nasıl’ı bize kalıyor. Eğer biz seçmezsek hayatımız başımıza gelenlerden ibaret oluyor. Sanki direkiyonu rüzgara bırakmak gibi. Ve direksiyon hiçbir zaman çok çekici değil. Ben de biliyorum.

Ama disiplin de özgürlüktür. Değişmek de biziz.

Panta rei – her şey akar.

Bu yazının başındaki insan ile bile aynı insan değilsiniz.

Ama bu kötü değil, değil mi? :)

En yakın beş insanımızın ortalaması olduğumuz sohbeti hep dönüyor son yıllarda. Kiminle nasıl değişiyoruz ona bi’ bakabiliriz. Memnun muyuz? Seviyor muyuz bu yeni akışan halleri?

“Istediğiniz sürece” değişirken beraberlikten ne zarar çıkar? “Dönüşüm” kelebek demek de değil midir mesela? Sadece örümcek değil. Ben çok severim kelebekleri de. :)

Kuşları da. Bir arkadaşım sayesinde onlara daha yakından bakmak fırsatı buluyorum. Ne çok kuş varmış meğer. Bir dolu desende ağaçta resimde.

Tatlı bir arkadaşım. Diyorum biz güzel uçuyoruz, ortalamamızı beraber pek güzel yükseltiriz. :)

Uçmadığımız anlarda da göğe bakalım.

Kuşlar, yağmurlar, uçup gidenler…

Photo by Yetkin AĞAÇ on Unsplash

Bugün İstanbul’da olamıyorum ama bu şarkıyı buraya bırakıyorum. Kayıp demek istemiyorum, bir tane daha efsanemiz var: artık unutulmayacak. Uğur Özkan artık aramızda değil, başımız sağolsun.

“Martılar mahsun oldu, onlar bile ağladılar.”

MFÖ – Bu Sabah Yağmur Var İstanbul’da

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

Free

Distraction-free reading. No ads.

Organize your knowledge with lists and highlights.

Tell your story. Find your audience.

Membership

Read member-only stories

Support writers you read most

Earn money for your writing

Listen to audio narrations

Read offline with the Medium app

Bükre Kay
Bükre Kay

Written by Bükre Kay

I am telling my story while I am learning, trying to learn and read. Öğrenirken görmeye çalışırken okurken hikayemi anlatıyorum.

No responses yet

Write a response