Portakalla Havuç

Bükre Kay
4 min readOct 15, 2024

Merhaba. Bugün portakallı havuç salatası iham parçacığı ile karşınızdayım.

Geçtiğimiz günlerde işim gereği çok kısa bir süre için Addis Ababa (onların dilinde “yeni çiçek” anlamına geliyor) Etiyopya’daydım. Kahvaltıda portakallı havuç salatası ikram ediliyordu. Açıkçası açıklamayı okumam gerekti tam anlamlandırabilmek için. Öylesine bildiğimiz kodlarda dolanma peşinde ki zihnimiz aslında, bal gibi de bildiğimiz havucu ve portakalı kendi başlarına yadırgamadan kolayca zihnimizde oturtabilirken, birliktelikleri çok tuhaf geldi.

Photo by Lisa Fotios from Pexels

Sofranın estetiği için de besleyiciliği için de çeşit çeşit rengi gözetmeye çalışırım genelde. Havucu da portakalı da turuncu bilirim üstelik. Ama çok başka iki turuncuymuş meğer. İki turuncu da kendini koruyarak birlikte olabilirmiş.

Günlerdir birçok noktada bu aklıma geldi ve yine yeniden üstüne düşündüm. İçine doğduğumuz kabuk her zaman için yetmiyor. Bunun farkında olmamız lazım. Değişiklik yapmamız lazım.

Denemek lazım.

Mümkünse siz de bir değişiklik yapıp bir kere bir deneyin. Bir kere değil iki kere, de değil. Olana kadar.
Büyük bir engeli aşmak öyle yumuşak tedirgin adımlarla olmaz. Sert ve kendinden emin adımlarla mümkün.

Barış Özcan

Kitap okurken dikkatimiz dağılsa da devam etmemizin iyi olacağına dair bir konuşma sonrası söylemişti sanırım bunu. Ben bahsedilen noktada başarısız hissediyordum, ne yalan söyleyeyim. Bu gerçekleşince kendime kızıyor ve kötü hissediyordum. Sonuç kitabı bırakmak oluyordu elbette. Fakat Barış Özcan bir bakışla ilerliyor ki, yeni bir pencerem daha var artık. Sıkılsanız da devam edin, deneyin, artık o noktada kitabı anlamasanız da o sıkılmaya karşı bir galibiyet almaya bakın diyor. Şahane değil mi? Sıkılan bünyenize karşı da zafer kazanabilirsiniz, bu illa kitabın zihninizde devam etmesi olmayabilir.

Her zaman için bu denli kolay değil elbette. Ki genelde değil. Başımıza bir şeyler geliyor, birileri ile karşılaşıyoruz, ya da kimseyle karşılaşmıyoruz, yalnız kalıyoruz, üşüyoruz, terliyoruz, susuyoruz, bi’ dolu şey. Yaşamanın güzelliğinden biraz mahrum kalıyoruz.

Dünyanın bu haliyle ne kadar güzel olduğunu gözlemlemenin o içimizde hali hazırda var olan hissine geri dönmelisiniz,
diyor Annie Norgarb.
(Reflections of Life — Yaşamanın Güzelliği)

“Dünyanın bu haliyle” kısmı beni duraksatıyor. Ne haliyle, hangi hali? Ne kadar farkındalığımız var bunlara dair? Gözlerimiz ne denli uykuya yatabildi ve şimdi gördüğünü içine alabilecek kadar dinlendi?

Yaşamanın Güzelliği filmi sahiden vakit ayırmaya değer bir parça bana kalırsa, tavsiye ederim.

Yaşamı böyle çıplak gözlerle hem içeriden hem dışarıdan gözlemlemek ne kadar mümkün peki? Ne kadar zamanda?
Sahiden oturup dalabilecek seviye gelebilmek de mesele. Öyle değil mi?

Kendin ol. Ne olursan ol kendin ol. Başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin.
Sürekli duyduğumuz gaza getiren fazla yakıt sağlayamayan cümleler.
Konu kendin olmak zaten, bilsek olup olmamayı seçebiliriz. Kim aksini ister?

Biz bu dünyayı yeteri kadar okuyamıyoruz ki. Kendimizi bilemiyoruz.

Bilmediğimiz kendimizi nasıl olalım?

Oyunlardaki roller bile karaktere dair müthiş çalışmalar gerektiriyorken, “o” olabilmek için sahnede, biz nasıl biz olacağız?

Daha fazla okuyarak –hangi anlamda isterseniz öyle alabilirsiniz- ve birçok tanışma yöntemi ile. Sanat, estetik beni her zaman için kendine çeker. Ben buradan ilerlemek için bir tane “sonraki adım” belirledim. Daha doğrusu Danny Gregory’nin belirlediği bir küçük patikayı kendi hayatımda deneyeceğim. Bir şeyi çizmeye çalışmak onu gerçekten görebilmeyi sağlıyor gibi geliyor bana. Hep istemişimdir içinde olmak, sevdiğim kalemleri boyalarımı daha çok kullanabilmek ve maalesef güzel olmayacak diye kaçındığım bu alan, kaçındığım için ait olmadığım pratikler yüzünden benim olamıyor.

Henüz hala hayatta olduğuma göre, hala deneyebilirim sanki.
Denemek isterseniz: bahsettiğim patika.

Herkesin yolu bambaşka. Kesişen yerlerde güzel yer almak çok kıymetli. Bir süre önce ben çok tatlı bir insanla yolumun kesişeceğini hiç bilmeden bir uçağa bindim mesela. Ona iyi gelebilmişim, o bana teşekkür etti; iyi gelebilme şansı verdiği için ben ona teşekkür ediyorum. :) Bazen yeni tanışsanız da birileri size geçirdiğiniz süreden daha yakın gelir ve beraber gülüşlerinizle sarılabilir ısınabilirsiniz.

Teşekkür ederim Eliška, iyi ki tanıştık.

Sanatın içinden, tasarım ile ilgilenen bir güçlü genç kadından bu yazıda bahsedebilmek…
Ne tatlı oldu.

Yabancı gelenimizle, tuhaf hissettiğimiz yeni tanıştığımız yeni yemekle, yaşadıklarımız sonrası korktuklarımız, kaçmayıp beraber olmayı göze aldığımız maceralarla, bi’ dolu sevme şekillerimizle, biz kendimizi tanımaya değeriz.

Kendimizle tanışmak lazım. Kendimiz olabilmek, huzurla devam etmek, kendimizle kalmaktan korkmamak için. Hepsi için.

Yaşamın bu delice bereketi beni benden alıyor.

Çok kısa bir süre bir yerde bulunmanız bile size birçok şey katabiliyor. Elbette siz kendi zihin çerçevenizde yoğuruyorsunuz onu ama ne kadar çok malzeme o kadar zengin biz.

Siz de uçakta bal gibi insanlarla tanışabilir, Etiyopya’da gördüğünüz bir salatanın Fas mutfağına ait olduğunu Melbourne’daki Mutfağım isimli blog sayesinde sizden çok uzakta yaşayan bir başka Türk hanımefendiden öğrenebilirsiniz. Ceviz Hanım, bu salatanın tarifini 9 Ekim 2006’da yayımlamış. Tarifi dayandığı kültürü, aldığı yemek kitabı Mazouz — Momo’s Cookbook ile ilgili yazdıklarını okumak isterseniz blogunu ziyaret edebilirsiniz. İsim olarak sadece bu ve cinsiyeti yazdığı için bu şekilde atıfta bulunabiliyorum, evet, Ceviz Hanım. :)

Her turuncu başka turuncu.

Portakalla da havuç salatası olabiliyormuş.

Benzer renkler de enfes birliktelikler oluşturabilirmiş.

Günün sonunda hepimiz sahiden bambaşkayız,
tanımaya ve tanışmaya değer olan ile,
salata olsak lezzet şöleni yaratabileceğimiz renklerle

bir arada olabilmek lazım. :)

Peki, sen ne renksin?

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

Free

Distraction-free reading. No ads.

Organize your knowledge with lists and highlights.

Tell your story. Find your audience.

Membership

Read member-only stories

Support writers you read most

Earn money for your writing

Listen to audio narrations

Read offline with the Medium app

Bükre Kay
Bükre Kay

Written by Bükre Kay

I am telling my story while I am learning, trying to learn and read. Öğrenirken görmeye çalışırken okurken hikayemi anlatıyorum.

No responses yet

Write a response