SENİN ELİNDEN NE GELİR?

Bükre Kay
5 min readOct 6, 2024

--

Bugün buraya nasıl ne şekilde geldim bilmiyorum. Bir süredir yazı yazmıyorum ve yazmayı düşündüğümden maalesef çok farklı bir yazı ile buradayım. Ben yazarak içimi dökebiliyorum, buna ihtiyacım var. Neler oluyor ülkem nasıl bir yere dönüşüyor bilmiyorum.

Şunu biliyorum ki, bu yazdıklarımı diğer yazılarım gibi İngilizce versiyonda buraya eklemeyeceğim. Türkçe bilmeyen insanların bunları okuması fikri bile beni incitiyor.

Biz bu olamayız.

Şehrimi, ülkemi çok seviyorum ben.

Benimle biraz bile tanıştıysanız muhtemelen ne kadar şaka yapmaya, gülmeye ve gülmeye, tatsızlıktan uzak durmaya meyilli bir insan olduğumu bilirsiniz. Gülemiyoruz artık.

Gülersek, tahrik edebilir zarar verebilir öldürülebilir ihtimalinden, bir yerden sadece geçiyor olmanın bile ölüm sebebi olması gerçekliğine savrulduk.

Ölüm. Öldürülen insanlar olarak şehitlerimizin haberlerini gördüğümüzde içim parçalanır bir yandan da bu insanlar biz yaşayabilelim diye kendilerini feda ediyor düşünürdüm. Ki yine de hala daha bir mantığı gelmiyor savaşın bir biçiminin bile. Öldürmek bunda var çünkü. Savaş.

Ama bugün bu devir bu yıl bu günlerde benim ülkemde sebepsiz yere onlarca insan katlediliyor. Dahasını verilen çeşitli zararları isimlerini ne kadar küçük yaşta olduklarını kayıpları saymayacağım. Kadınlar da demeyeceğim, kadını erkeği kutup yapmak bir çare getirmiyor.

Şehitlerimiz kendini bizim için feda ediyor diye düşünmek var ya.

Şu an bu insanlar boşu boşuna ölüyor.
Sırf bir şeyler düzgün yapılmıyor diye, insan ölüyor burada şu an.

Ben yaşıyorsam sadece dün yanlış yerden geçmedim diye olabilir. Yanlış kısmı artık o kadar geniş olabiliyor ki, o denli geniş kaldırımımız bile yok yoldan korusun sade bir trafik kazasıyla ölmeyelim.

Sakın ama sakın kimsenin “eskiden böyle değildi”sine kapılmayın kızmayın bağırmayın çağırmayın. Öldürülmenin bir suç olmadığını savunacak değilsiniz, değiliz. Hiç boşuna şiddetin parçası olmayın.

Ne ne seviyedeydi kısmını böyle bir medya çağı ile kıyaslayamayız. Nice yaşlı kadın boşanamadığı eşi vefat ettiğinde üzülemiyorsa, kimse o minvaldeki bir şeyleri sorgulayamaz.

Eskiden iç kanama olan bedende şimdi yarıklar var ve oluk oluk akan kanı gözlerimizle görebiliyoruz diye kimse eskiden sağlık vardı diyemez. Ancak tespit edemiyorduk müdahale edemiyorduk denebilir.

Kavgaya değil iyileşmeye ihtiyaç var. Erkek kadın, kadın cinayeti, kahrolası erkekler, demek değil, bozulmuş insanlığın tedavisi demek var.

Ülkemde cinayet salgını var. Bu kronik bir hastalık değil, değil mi?
Tedavisi var? Başaracağız?

Büyük adımlar anlamında nerede neler yapılabilir hukuki nereye kadar varılır yetkinlikler neler yapılabilir bilmiyorum. Ama biliyorum ki ilmek ilmek adımlar atmalıyız ve ben bunların birkaçını biliyorum. Siz benim bilmediğim tarafı biliyorsanız lütfen öğrenmeme müsaade edin, ben de bildiklerimi paylaşayım.

Photo by Mike González from Pexels

ilk kural:

ONLAR DOKUNMAK İSTERLERSE DOKUNURLAR

(o çocuk, o bebek, o kadın, o adam, o teyze, o amca, herkes.)

BEBEKLERE, ÇOCUKLARA ONLAR SİZE DOKUNMADIKÇA DOKUNMAYIN.

Onların rahat hissetmemesi tek sınır. Sizin niyetiniz, ne derece onu sevdiğiniz, ne kadar yakın akraba olduğunu fark etmez. Bir başka insanın sağlığı, her anlamda sağlığı, sizin onu sevdiğinizde alacağınız keyiften o kadar daha çok büyük ki…

MAHREM ALANINDA KALAMADIĞINIZ İNSANA DOKUNMAYA ÇALIŞMAYIN.

Toplu taşıma gibi, duraklar gibi mecburen yakın durma hariç bir yerde sizin yanınızda kalmayan insana dokunmak saldırıdan başka bir şey değil. Ha daha sert vurmak ha dokunmak. Karşınızdakinin istemediği bir şey. Buna hakkınız yok.

MAHREM ALAN (INTIMATE ZONE) : Çekirdek aile üyeleri, anne ve baba, kardeşler, karı-koca gibi çok yakınların girebileceği alana mahrem alan deriz. Başka insanlar bu alana girerse saldırganlık yada rahatsızlık tepkileri veririz. Mahrem alan yada özel alan 45 santim ve aşağısı olarak kabul edilir.

[Kaynak: Göregenli, M. (2013). Çevre psikolojisi: İnsan ve mekan ilişkileri. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.]

[Kaynak: Göregenli, M. (2013). Çevre psikolojisi: İnsan ve mekan ilişkileri. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.]

Bebekler gibi düşünebilirsiniz, sadece yetişkinlerde bazen karşı taraftan bu teması bekleyebilir. Bunun için de ne kadar yakınında durabildiğinize, refleks olarak sizden geriye adım atıp atmadığına bakın. Sizin o kadar yakınınızda olmak istemiyor olabilir. Bu kötü bir şey de değil. O başka seviyede sizinle iletişim kurmak istiyor olabilir. Daha fazlası olamaz.
Çünkü, buna hakkımız yok.

ETRAFINIZDAKİ ÇOCUKLARIN KİMSENİN İZİNSİZ ONA DOKUNAMAYACAĞINI BİLDİĞİNE EMİN OLUN.

Kendi çocuğunuz ile mümkünse ve sizin için uygunsa konuşabilirsiniz. Bu birçok koşulda uygun olmayabilir. Bunu oyunlarla sağlayabilirsiniz. Doktor olursunuz muayene etmeden önce bir doktor olarak sorabilirsiniz. Öğretmen olursunuz takdir etmek için temas için onun isteyip istemediğini sorarsınız. Çocuk ama tabii ki de dokunacak olduğunuzu belirtebilir, siz de her koşulda kim olursa olsun onun iyi hissetmesinin onun müsaade vermesinin esas nokta olduğunu belirtirsiniz.

Ve bu gibi oyunların da yabancılarla oynanmayacağını.

CEZA OLSUN DIYE HİÇBİR ÇOCUĞA KÜSMEYİN, SEVGİNİZDEN ÖPÜCÜĞÜNÜZDEN MAHRUM BIRAKMAYIN.

“Sen öyle yaptın ben de seni öpmeyeceğim.”
“Bunu yapmazsan baban/annen/ablan/abin seni sevmez bak.”

Bu gibi cümlelerle şefkati, sevgiyi, ilgiyi ve hatta nezaketi koşullandırmayın.

ÖPÜCÜK İÇİN RÜŞVET VERMEYİN

Bu kulağa abes geliyor evet ama sıfır kötü niyetle bu çok yapılıyor. Kendim dahi görüyorum.
“Ama bak sana bu gofreti getirdim ben, bir kere öpmezsen vermem.”
Bu gibi bir cümleyi kuran kişi sapık olmak zorunda değil ve hatta belki çocuğu seviyordur da çok. Ama bizim için önemli olan şey ilk kural. Onlar dokunmak isterse dokunurlar.

BUNLARIN OLDUĞU YERLERDE AYIP DA OLSA İNSANLARI UYARIN

Siz bunları yapmıyor olabilir veya hiç böyle düşünmemiş şimdi ilk kez böyle bakmaya başlıyor ve bundan sonra dikkat edecek olabilirsiniz. Etrafınızdakilere engel olmazsanız küçük bir etkiniz olabilir ancak. Gerçek bir çözüm istiyorsak, bir ağrı kesiciden çok esas tedavi peşinde olmalı her şeyi düzeltmeliyiz. Sizin birinin tavrından korkmanız, size alınmasını istememeniz, yarın bir gün o küçük çocuğun büyüğe saygıdan dolayı bir şeyleri reddedememesine daha başka yarınlarda başka şeylere ses çıkaramamasına sebep olabilir.

Kendi anneme babama –ki bana bazen kızıyorlar- bunları söylüyorum. Kimse mükemmel değil, ben de değilim benim annem babam da kardeşim de siz de anneniz de babanız da sevgiliniz eşiniz dostunuz da. Birçok şey aklımızdan dahi geçmiyor zaten. Sıcak insanlarız gülerken dahi dokunmayı severiz biz. Ama genel tedavi için de kendimizden biraz ödün verebiliriz. Uzaktan öpücük atarız, karşımızdaki küçük çocuktan da aynısını bekleriz. Bize gelmesini bekleriz. Biz bekleyebiliriz.

DOKUNMADAN DA SEVEBİLİRİZ.

Karşımızdaki yetişkinse daha uzun vakitler geçirilebilir kahve içmeye dışarı çıkarak. Özellikle beyefendiler sosyal hamleler(buluşma teklifleri, küçük hediyeler, rahatsız etmeyecek bağlamda iltifatlar) sonrası fiziksel temas adımlarını hanımefendilerden bekleyebilir. Bu elbette tam tersi için de geçerli fakat istenmeyen temas noktasında maalesef cinsiyetlerin dağılımı ortada olduğundan özellikle demeyi tercih ettim.

Çocuklar ile ilk başladığımız Ce-e (Peekaboo) oyunundan tutun renklerin keşfine isim şehirden Jenga’ya Monopoly’ye kadar bir dolu keyifli aktiviteyi yanaklar sıkıp öpücüklere boğmadan yapabiliriz. Demiyorum ki yeğeninizi öpmeyin, komşunuzdaki o bebeğe bir daha dokunmayın. Sadece, tek seçenek bu değil ve o bunu yapmıyorken ya da canı istemiyorken zorlamanın statüyü hakedişe çevirmenin bir faydası olmamakla beraber zararı var. Siz bu sayede onun Hayır deme kabiliyetine yarın ihtiyacı olursa kendi adına bir şeyleri reddedebilmesine katkıda bulunuyorsunuz. Sevginin bu kadar büyük iyi gelen şeklini bence hepimiz tercih ederiz.

Unutmayın ki, hiçbir cinsiyet hiçbir uyarıdan muaf değil.

Herkes çözümün de problemin de bir parçası olabilir.

Size çözümcül, fayda potansiyeline sahip geldiyse bunları etrafınızla lütfen paylaşın. Ben elimden bu gelir diye buradayım. Dahası için ufkumu genişletebilir, tedaviye kendi katkınızı koyabilirsiniz. Ben olduğum yere, beraber olduğum insanlara olan sevgimin iyileştirici olması için bunu denemek istedim. Siz de elinizden ne geliyor onu düşünmek istersiniz belki.

Sağlıcakla kalın.

Bükre.

SENİN ELİNDEN NE GELİR?

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

Free

Distraction-free reading. No ads.

Organize your knowledge with lists and highlights.

Tell your story. Find your audience.

Membership

Read member-only stories

Support writers you read most

Earn money for your writing

Listen to audio narrations

Read offline with the Medium app

--

--

Bükre Kay
Bükre Kay

Written by Bükre Kay

I am telling my story while I am learning, trying to learn and read. Öğrenirken görmeye çalışırken okurken hikayemi anlatıyorum.

No responses yet

Write a response