Herkese merhaba! Yine yeniden ben! (:
Kim? Bükre ben.
♩ ♪ ♫ ♬ Libertad — Al Bano & Romina Power

Tam da böyle birtakım sorularla geldim. Bir de üzerinde durmak istediğim bir cümle olacak. Doğduğumuz andan itibaren kendimiz dahil birileriyle tanışıyor ve tanımaya çalışıyoruz. Kendinizi tamamen kapatmaya çalışmadığınız sürece de yaşam boyu devam eden bir süreç oluyor bu. İsterseniz “Kimsin sen?” diye mektup bulmak gibi düşünebiliriz bu yazımı. Fakat benim sorum yazının sonunda. Biraz sorularımla tanışalım. Kimi nasıl tanırız, hatta kendimizi tanıyor muyuz’a…
Birçok yerde rol model olmanın da iletişimin de sözlerden ziyade tavır ve davranışlardan geçtiğini duyuyoruz. Hatta, konuşurken de yüz yüze kurduğumuz ilişkilerde, kelimeler %10, ses tonu %30, beden dili %60 önem taşıyormuş. Bunları düşünürken diğer bir yandan içim analitik felsefeye kayıyor. Analitik felsefeye göre felsefenin asıl uğraş alanı dildir. Analitik filozoflara göre felsefenin görevi dil çözümlemeleri yapmaktır. Çünkü doğru bilgi ancak böyle elde edilebilir, derler.
***
Geçtiğimiz günlerde Sebastian Vettel’in Formula1 hayatından emekliliği adına yayınladığı videoyu izlemiştim. Kendini anlatışı Kimim ben diye soruşu sonrası isminden sonra saydıkları… Ne istediğini ve “neyi istemediğini” de keşfi… yeni nesil derkenki küçük tebessümleri. Çok etkilenmiştim.
“Who am I? I am Sebastian… Kimim ben? Ben Sebastian…
Ben kendimi bu kadar tanıyor muyum? Böyle cesurca diyebilir miyim ki, ben şöyleyimdir, bazen sinir bozucu olabilirim…
Siz kendinizi tanıyor musunuz? Sen tanıyor musun? Yanındaki? Kimi, ne kadar?
Talk is not enough and we cannot afford to wait.
There is no alternative.
The race is underway.” Sebastian Vettel
Konuşmak yetmez ve bekleyecek gücümüz yok.
Başka yolu yok.
Yarış çoktan başladı.” Sebastian Vettel
***
Doğduğumuz ilk andan itibaren yüzleri tanımaya başlıyoruz. Kang Lee, ilk evrede bebeklerin yüzleri tanıyabilmesinin öğrenmelerini, adaptasyon becerilerini ve tümüyle beraber hayatta kalmalarını etkilediğini söylüyor.
“Kime güvenebilirim, kime güvenemem?”
(Kang Lee, Professor, Dr. Eric Jackman Institute of Child Study, University of Toronto, Canada)
Ilk yaşımızı doldurmadan önce maymun yüzlerini dahi ayırt edebiliyor, bize çok aynı ve aşırı benzer gelen bazı dillerdeki sesleri ayırt edebiliyoruz. Fakat büyürken insan yüzlerine –özellikle anneninkine- önem veren sinirsel ağlarımız zihnimizde büyür ve gelişirken bunlar da kayboluyorlar. Sonrasında yüzlerini tanıma kabiliyetimiz gidiyor ve onları sadece grup olarak “maymunlar” diye tanıyoruz.
Bu bana biraz “erkekler” “kadınlar”ı da anımsattı. Ne kadar sinirsel ağ bazında bilgim olmasa da, travmalar ve yaşanan tecrübelerle alınan savunmalar ve öğrenilmiş çaresizlikler bizi de kişiyi tanımak öncesinde böyle bir engele çarptırıyor olabilir mi? Bu kısım tamamen bende uyanan nokta elbette, yetişkin beyne ve bu ilişkiye dair herhangi bir bilimsel kayıt elbette ki yok. Varsa dahi ben henüz okumadım :)
Dilin dahi yetmediği bir dünyamız var. Bebekler biyolojik ihtiyaçları gideriliyor olsa dahi insanlarla iletişim kurmuyor, dile maruz kalmıyorsa; ciddi hasarlar görüyorlar. Bu denli hasarlar sonucu ciddi yasaklar geliyor hatta… (Roger Shattuck “The Forbidden Experiment”)
Incognito (Incognito: Beynin Gizli Hayatı — David Eagleman) okuyanlar bir parça daha beni yakından anlayabilir belki, bazen alt beynimizin mucizesi insanı gerçekten büyüleyebiliyor, özellikle bilinçli olarak çözmeye, daha iyi anlamaya çalışırken. Bazen anlayamadığım film olduğunda hoşuma gider benim mesela. Her istediğinde olmaz, her şeyi yapamazsın diye hatırlatmak gibi hissediyorum kendi kendime. Her zaman değil elbette. Çoğunlukla başarmak, anlamak, yapabilmek istiyor insan. Ne noktada özgür olabiliyoruz?
Öğrenmek, o yüze aşina olmak, güvenilir mi bilebilmek.
Tanışmak ve tanımak…
“Tanıştığıma memnun oldum” cümlesine geliyorum sonra. Bunu günlük hayatta kullanırken çok sıradanlaştırmıyor muyuz sizce de? Ve çok erken davranmıyor muyuz? Henüz sadece isimler işitildi ve birkaç kelime. Belki sonrası çok memnun olmaz, memnun hissedecek kadar iyi oldu mu bu tanışma? Sahiden öyle hissederek mi söyledik?
İlk kez kendimizle nasıl tanışıyoruz? İsmimizle? Bebeklerdeki insanların yüzlerini “güvenebilir miyim” diye analiz eden o kabiliyet; kendi yüz ifadelerimiz, kendi tavır ve davranışlarımız için de geçerli mi?
“Tanıştığımıza memnun olduk mu, sahiden?”
“Güvenebilir miyim size?”
♩ ♪ ♫ ♬ La mer est calme — Ben Mazué